Mehmet ile Fatma’nın öyküsü
Sayın ve ya saymayın o sizin bileceğiniz bir iş ama o, Bu ülkenin Başbakanlığı ’na vekalet eden kişi. İsmi tahmin ettiğiniz üzere Bülent Arınç. Şu sıralarda ülkeyi kasıp kavuran yolsuzluk ve rüşvet olayları ile ilgili açıklama yaparken bir beyanda bulunuyor ve diyor ki “ Bu ülkenin İçişleri Bakanı oğlunun gözaltına alındığını medyadan duyuyor. Böyle bir şey olabilir mi?”. Olur Bülent Bey, Olmalı da aslında, eğer oluyorsa o ülkede gerçek anlamda adalet ve soruşturma da olabilme olasılığı var demektir. Yani ne olmalıydı gidip kendisinden izin mi alınacaktı. Peki, o zaman diğer anne ve babalar ne olacak. İçişleri bakanı olmadıkları için mi mağdur olacaklar.
Bülent bey biliniz ki bu ülkede bir anne ve baba var adları önemli değil. Ama gelin biz onları Mehmet ve Fatma diye tanıyalım, bir de çocukları var. El bebek gül bebek büyüttükleri ve Atatürk’ün Fikri Hür Vicdanı Hür cümlesini şiar edinerek, bir evlat yetiştirmeye çalıştılar. Kendilerine göre de yetiştirdiler. Kazandıkları her kuruşun vergisini ödemiş bir vatandaş olarak da, devletten en küçük bir katkı istemediler. Özel destekler aldılar. Devletin izlediği eğitim politikası hataları nedeni ile ortaya çıkan haksız rekabetten çocukları zarar görmesin diye her türlü eğitim desteğini almasını sağladılar. Çocukları da kendilerini mahcup etmedi. Başarılı bir eğitim süreci sonunda okulunu bitirdi. Artık büyümüştü ayakları üzerinde duracaktı. Kendi evine taşındı. O akşam arkadaşları gelip evine hayırlı olsun diyeceklerdi. Bilirsiniz! bu bizim geleneklerimizde var. Ev alana hayırlı olsun ziyaretine gider arkadaşları.
İşte ne olduysa o zaman oldu. Sabah beşte kapısı çalındı. Okulunu yeni bitirmiş yalnız yaşayan bir genç kızın kapısında sabah saat beşte onlarca polis. Aldılar ve götürdüler. Sebebini dahi bilmiyordu bu genç kız. Nasıl olsa yanlış anlaşılmadır, akşama dönerim diye düşündü. Hoş düşünmezse ne olacaktı ki. Kimseye haber veremedi tabi. Bir gün önce Annesi ile konuşmuş, arkadaşları için yapacağı yemeğin tarifini almış ve hatta bazılarını yapıp yeni aldığı buzdolabına koymuştu bile.
Tam yirmi saat kendisine ulaşılmadı. İçişleri Bakanının öğrendiği gibi medyada da yoktu isimler. Arkadaşları ve annesi paramparça oldular. Siz düşünebiliyor musunuz Bülent Bey o annenin bir o süreç içerisinde karakollara telefon edip çocuklarını gözaltına alındığını sorarken, kendilerine hayır bizde bu isimde kimse yok dediklerinde ne acılar yaşadığını. Siz hayal edebiliyor musunuz Bülent Bey o annenin “Kırın evin kapısını girin içeri” derken neler düşündüğünü, evde nelerle karşılaşabileceğini? Peki, siz hayal edebiliyor musunuz Bülent Bey, aynı annenin kırılan kapıdan sonra, kızının evde olmadığı zaman yaşadığı buruk ve hüzünlü mutluluğu. Siz hayal edebiliyor musunuz Bülent Bey kızının ancak gecenin bir yarısında aradan 20 saat geçtikten sonra kızının karakolda olduğunu öğrendiğinde neler yaşadığını ve nasıl bir hıçkırık denizinde olduğunu.
O anne babalar Bu tür olayları size ve içişleri bakanlığına anlatıldığında İçişleri bakanı polisin kimseyi sebepsiz gözaltına almayacağını söylüyor ve kendini örnek veriyordu.
Ne dersiniz Bülent Bey bu yoksa hepimizin sığındığı huzurunda mutluluğu ve gerçek adaleti bulduğu Tanrının bir mesajı mıdır?
Allah hepimizi Islah etsin ve onun adaletinden mahrum etmesin