Bu gün 11 Kasım 2011, yani Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 73 .cü ölüm yıldönümünden bir gün sonra, gazetelerdeki bir haber dikkatimi çekiyor. Ama önce son bir kaç yıla kısaca bakmak istiyorum
Son bir kaç yıldır ülkemizde, düşünen ve düşündüğünü söylediği için Türkiye Cumhuriyeti Savcıları !!! tarafından göz altına alınan, ben diyeyim onlarca siz deyin yüzlerce düşünen ve yazan insan var. Yaptıkları şey düşündüklerini söylemek, Suçlandıkları şey ise “silahlı örgüte üye olmak ya da kurmak”.
Savcıya soruyorsunuz;
Savcılar inanılmaz derecede suç yaratmak noktasında, insanlar neyle suçlandığını, ne kadar içerde kalacağını bilmeden tutuklanıyorlar. SUSTURULUYORLAR... Operasyonlara da enteresan isimler vererek kamu oyu oluşturuyorlar..
Gazeteciye diyorlar ki biz seni gazetecilik yaptığın için suçlamıyoruz. Seni örgüt üyeliğinden suçluyoruz. Peki o zaman neden kimsenin aklına gelmiyor ; Peki o zaman, Basılmamış kitapları niye toplatıp imha ediyorsun.?
Üç beş tane de gazeteci televizyonlara çıkıp ülkenin en demokratik dönemini yaşadığını söyleyerek Mustafa Kemal’i diktatörlük ile suçluyorlar.
Yıllardır söylüyorlardı: Ne var yani? Bu ülkede Mustafa Kemal niye tartışılmıyor ? Tabulaştırılıyor.
Bense hep şunu söyledim.
Mustafa Kemal bir tabu değildir, olmamalıdır. Bunu en güzel de kendisi söylemiştir. O da bizler gibi bir insandır ve Naçiz bedeni elbet bir gün toprak olacaktır. Olmuştur da.
Mustafa Kemal’i tartışalım da bu tartışmadan nereye varmak istiyorsun onu söyle önce?
Mustafa Kemal’in diktatör olup olmadığını mı tartışacaksın. Peki tartış ve diyelim ki tartışmayı da kazandın. Karşındaki senin tezlerini çürütme bilgi ve becerisine sahip değildi. Sen kazandın. Bundan eline ne geçecek? Ülke bundan ne kazanacak?
İşte Mustafa Kemal’i anlamak burada başlıyor. Onu tartışacaksan, rakı masasını, Ya da son derece geri zekâlımca üretilen şehir efsanelerini ( Yok efendim amma uzun muş ta sonradan amazon olmuş, ne bu yaygara imiş de Niyagara olmuş gibi insanın edep yeri ile güleceği) ile Güneş dil teorilerini ortaya atarak ırkçılık yapıştırmalarını değil, onun attığı temellerin üzerine daha fazla ne inşa edebiliriz onu tartış Daha medeni, daha uygar, daha demokratik, daha zengin, daha eğitimli bir toplumu nasıl yaparız onu tartışalım ;
Hem bana söylerimsin! Geçmişi tartışarak geleceğe ne katmak istiyorsun.
Ben diyorum ki gel bu günü tartışalım.
İşte kıyamet de burada kopuyor. Ben ne kadar bu günü tartışmak istesem konu nedense hemen yo hayır önce Mustafa Kemal’i tartışalım a dönüyor.
Bir daha soruyorum; Geçmişi tartışarak geleceğe ne katmak istiyorsun?
Geçmiş yanlışı ve doğrusu ile geride kaldı ve biz bu yanlışların bedelini öderken doğruların da nimetlerinden yararlanıyoruz. Ancak bu gün yanlış yaparak yarınımıza neden fatura çıkartalım. O halde bu günü çok iyi tartışmak ve yanlışlara meydan vermemek lazım. Bunun için bir de ne lazım ? ÇOKSESLİLİK.
Ama sen insanların konuşmasını engellersen. Onları susturursan olur mu?
İşte Haber burada devreye giriyor. Tarih 11 Kasım 2011. Çok partili TBMM. Yani tek partili diktatör rejimi yok!!!!!
Meclis İdare Amiri Salim Uslu ne yapıyor? Kamer Genç’i alaşağı ediyor, kürsüden indiriyor. Konuşturtmuyor....
Mustafa Kemal’e hep tek partili meclis diye eleştiri götürenler. Bu gün mecliste çok parti var da ne oluyor. Konuşmak isteyen Milletvekilini yaka paça aşağı indirdiler sonra da “Oturumu yöneten Meclis başkanı beni göreve davet etti ben de yaptım “ diye kendini savunuyorsun.
Bu mu Demokrasi ? Bu mu Mustafa Kemal’i Diktatör diye eleştirirken Demokrat diye gösterdiğin lider?
Önce halk susturuldu,
Sonra Asker
Polis yorumsuz!
Sonra Medya
Şimdi !!!!
Uyanın millet Meclistekiler dahi susturuluyor!!!!!!!!
Numan