HASAN YÜKSELİR VE NAZIM HİKMET MÜZİKALİ Dün Akşam, yani 13 Haziran 2024 tarihinde çok özel bir gösteriye tanık olduk. Çorlu’dan yaklaşık 1 saat 40 dakikalık yolculuk ile Kadıköy’e Baba Sahne’ye ulaştık. Sayısını dahi hatırlamadığım yıllardan beri Nazım’ı okur, Nazım’ı araştırır ve Nazım’ı yazmaya çalışırım. Nazım adını duyduğum tüm söyleşilere ve gösterilere elimden geldiğince katılırım. Anma ve kutlamalarda davetli değilsem bile gitmek konusunda elimden gelen gayreti gösteririm. Konu Nazım olunca ne üşenirim ne de gurur yaparım. Zaten Nazım da yapmadı. O yaşadı, gözlemledi ve ne hissettiyse onu yazdı şiirlerinde. O kadınlarına da inandığı davaya da memleketine ve ana diline de büyük bir aşkla bağlandı hep. Kaynağı yüreği, silahı aşkı, mermileri ise mısralarıydı. O, şan şöhret ve para peşinde koşmadı, aşkının peşinde insanlığa ışık tutmaya çalıştı. Hasretleriyle ayrıldı aramızdan. Kulaklarımızda “Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani, Gelelim Dün akşama; Dün de Baba Sahneden ayrılırken Nazım’ın fotoğrafı karşısında mutlu bir duruşum vardı. Huzurluydum. Eksik parçalar tamamlanmıştı. Sevgili dostum Hasan Yükselir de yıllarını müziğe ve Nazım şiirlerine vermiş bir sanatçı. Yaşamının büyük bir bölümü Almanya’da geçtiği için ülkemizde pek tanınmaz. O misyonunu ülkesini yurt dışında tanıtmak üzere belirlemiş. Bunu da çok başarılı bir şekilde yapıyor. Merak edenler sosyal medyada çalışmalarını görebilirler. Dün sahnede Ümit Çırak ile müthiş bir Nazım gösterisine daha imza attılar. Bugüne kadar izlediğim kronolojik olarak en doğru Nazım anlatısı idi. Tabi Hasan Yükselir ’in kendi bestelediği ve seslendirdiği Nazım şiirleri ile Nazım’In yaşamında duygulu ve gerçekçi bir yolculuğa çıktık.. Bu defa bu gösteriyi kaçıranlar için üzüldüm. Aslında Hayal ettim. Bu besteler ve bu anlatı Açıkhava tiyatrosunda çok daha geniş bir orkestra eşliğinde Dostum Hasan Yükselir’in sesindeki ruha dokunuş ve Sevgili Ümit Çırak’ın muhteşem anlatısıyla on binlere ulaşsa ne güzel olurdu. Bu hayal ama gerçekleşmesi çok da ütopik olmayan bir hayal. Zaman zaman değişik sivil inisiyatiflerin davetlisi olarak katıldığım toplantılarda söylediğim bir söz vardır. “Biz kitap okumuyoruz. Biz yazar okuyoruz.” Bu konuda uzun tartışmalar yapılabilir ama bunun yazar yetişmesine ciddi bir darbe vurduğu gerçeğini de kimse inkâr edemez. Bu, kitabı ticari bir emtia olarak görenlerin yarattığı bir olgudur maalesef. Ben dün Hasan Yükselir ve Ümit Çırak’ı izlerken de aynı duyguyu yaşadım. Siz hala aynı kişilerden Nazım’ı dinlerken bu ikil, sahnede harikalar yaratmaya devam edecek ve siz bundan mahrum kalacaksınız. Bazıları Nazım ticareti yaparak sizi etkilerken, Nazım’ı sanat olarak icra edenler, yine Nazım gibi bir hayat sürmeye devam edecekler. Bilin istedim…… |
505 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |