Asgari Ücret ve Şair dediler Şair Dediler Asgari Ücret 8506 tl oldu. Ülkeyi yöneten(ler)in dediğine göre ülkede yıllık enflasyon %84 civarında, halka göre ise bu çok daha fazla neredeyse %200. Derdim enflasyon rakamları ile kafanızı şişirmek değil. Zaten yaşıyorsunuz. Televizyon izliyor musunuz bilmem ama ben izlemeyi bırakalı sanırım beş yıl oldu. İki grup tv kanalı var. İkisi de bir diğerini yandaş diye suçluyor. Biri iktidar yandaşı, diğeri muhalefet yandaşı. Bir başka deyişle biri Cumhur İttifakı Yandaşı, Diğeri ise teröristlerin yandaşı (Millet İttifakı ve Sol İttifak ve diğerleri) ve vatan haini ittifaklar olarak yaftalayan kesim. Vatandaşı iki seçenekten birinin içine mecbur ediyorlar. İktidar yanlısı isen Milli değilsen hain ve terörist. Öncelikle şunun altını çizelim: Bireyin memleketini, insanları, doğayı ve canlıları sevmesi hiçbir partinin tekelinde olamaz. Bütün kanallarda kadrolu tartışmacılar, Uzay Mekiğinden, deprem jeolojisine kadar her konuda fikir söyleme yetisini kendisinde bulacak kadar da biliyorlar(!). Neyse kimlik detayına girmeden gelelim işin esasına. Yıl bitmeye yakınlaştığı anda bu kanallarda yine aynı kadrolar bu defa asgari ücreti tartıştılar. “Ne kadar olsun, olmalı?” sorusuna cevap aradılar. Tartıştılar, tartıştılar. İşçi temsilcileri neredeyse hiç ortada görünmedi. Ekonomik göstergeler, açlık sınırı, yaşanan ekonomik sıkıntıların önümüzdeki döneme etkisi hiç konuşulmadı. Hemen her siyasi parti kendince bir rakam açıkladı. Sonuçta işçi temsilcisinin olmadığı masaya bir adam geldi. Özel uçağı ile Dünya Kupası final maçı ve kapanışını izlemek için gittiği Katar’dan yeni gelmişti. Bir rakam açıkladı. . 8506 TL. Sonra 13 özel uçağından birine kendi, diğer bir kaçına da arabalarını yükleyip yola çıktı. TV’lerde haftalardır tartışanlar da ceplerine paralarını koyup arabalarına binip evlerine gittiler. Mutluydular. Yeni bir başlık açılmıştı: “Bu para yeter mi?” Tartışacak ve para kazanacaklardı. “EYT ve Emekli Maaşları Ne olmalı” tartışmalarına ek bir konu gelmişti. Böylece yine her akşam TV’lerde konuşacaklar ve paralarını ceplerine koyup gitmeye devam edeceklerdi. Bir nevi iş garantisi idi bu. Günü geldiğinde; aynı oyun sahnelenecek ve o bir adam, yine özel uçağından inip, gelip bir rakam açıklayacak ve uçağına binip gidecek. Meydan tartışanlara kalacak, bu çark böyle devam edecekti. Haklarında konuşulacak olan toplam %68 lik kesim (EYT hariç) Doymak ve nefes almak arasına hapsedilmiş olacak. Yani nüfusun %68 lik kısmı karnını doyurmaktan başka bir şey düşünemeyeceği için kafasını battığı çamurdan çıkartmayacaktır. Böylece başını öne eğmiş toplum, gırtlağına kadar battığı çamurdan çıkamayacak ve nefes aldığına şükrederek bir yıl sonra adamı uçağından inerken alkışlarla karşılayacak ve yeni kararı açıklamasını bekleyecek. Bilgiden yoksun bir inanca mahkûm edilmiş halka bilginin sakıncalı olduğunu söyleyerek onu okumaktan uzaklaştırırken, aradan birinin tesadüfen bir şeyler okumasını engellemek için de Kağıt fabrikaları satıldı, kitap fiyatları artırıldı. Tıpkı Platon’un Mağara Alegorisi gibi. İşin aslı bu sayede %68lik bir kitle sadece açlığa değil aynı zamanda cahilliğe de sürüklendi. Sadece TV’lerdeki kadrolu adamların söylediklerine ya da onlara söyletilenlerine kaldı. Mağaradaki gölgeler yerini TV yorumcularına bıraktı. Son sözüm ise dün sosyal medyada bir genç kızımız soruyordu senin ataların yüz yıl önce ne yapıyordu? Diye belli ki tarih bilmiyor. 100 yıl önce benim atalarım memleketi işgal edenlere karşı Kurtuluş Savaşında can verip şehit oluyordu ama muhtemeldir ki onun ataları ise savaşa gitmek yerine tekkede savaşı Yunan kazansın diye dua ediyordu. Numan 24-12-2022 Şair dediler, Bizlere hep başımızı öne eğmeyi öğrettiler, NA 11.09.2017
|
627 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |