Ne ekersen onu biçersin Tarihe not düşmek için yazıyorum. Bugün 8 Ağustos 2022 Pazartesi ve yeni bir haftanın başlangıcı, ama dün günlerden pazar olmasına rağmen gündemi iki ana konu yoğun bir şekilde meşgul ediyordu. İkisinde de aslında temel konu aynı idi. Konuya Nasreddin Hocanın şu hırsız hikayesini anlatarak girmek istiyorum. “Bir gece vakti hocanın eşeğini çalmışlar, hoca eşeksiz kalınca önüne gelene yalnızca yaşadığı hırsızlığı değil aynı zamanda eşeğinin de faziletlerini anlatmaya başlamış. Ancak hocanın feryadı kimsenin umurunda olmamış tabi her kafadan farklı bir ses: – Kış uykusuna mı yattın, bu ne ağır uyku Hoca? Hoca herkesin kendisini suçlamasına dayanamamış: – Yahu dostlar; siz domuzdan yana mısınız, benden yana mısınız? Hırsızın hiç mi suçu yok?” Şimdi gelelim olaylarımıza: Olay 1: Cemal Enginyurt (MV ve Demokrat Parti Gnl Bşk Yrd) ve Latif Şimşek (Gazeteci) arasında yaşananlar. Öncelikle şu konunun altını çizmek isterim Kaba kuvvetin her türlüsüne karşıyım. Muhtemelen herkes de benle aynı fikirde olduğu için başta yandaş basın (Ki onlar Soma’da, Gezi’de ve her türlü barışçı gösteride uygulanan kaba kuvveti alkışladılar. İşlenen cinayetlere sessiz kaldılar) bir anda Cemal Enginyurt ve korumasına karşı kelimelerle dolu silahlar kuşanıldı ve saldırıya geçildi. Cemal Enginyurt ayıplandı, kınandı, koruması tutuklandı. Ancak bir de Latif Şimşek tarafına bakmak lazım. Kendisini tanımam. Bugüne kadar hiçbir yazısını da okumadım. Anladığım kadarıyla da pek okunası yazılar yazmıyor zaten. Merak ettim, gazetecilik kariyerini araştırayım dedim. Ele avuca gelen hiçbir çalışmasını göremedim (Belki de eksik araştırdım) ama gördüğüm tek şey gazeteciyim diye ortaya çıktığı günden beri tek taraflı ve hiçbir dönemde objektif olmayan çalışmalar imza atmış olması. Yani tam bir görev adamı. Denileni yapacak ama haklı haksız yorumuna bakmayacak. Tam bir biat kültürü ile kalem oynatacak. Katıldığı TV programlarında da son derece akıldan ve hatta konudan da uzak sorularla konuşmacının insicamına ve hatta sinir uçlarına darbe vurarak onu engelleyecek bir tavrı var. . Sürekli konuyu saptıracak ve konuşmacıyı sinirlendirecek sorular ile araya giriyor. Hani bu kadar cehalet ancak eğitimli mümkündür dedirtecek cinsten. Belli ki bu konuda iyi yetişmiş. Tam bir görev adamı. Dün, daha önce katıldığı bazı programları da izledim. Sonra da vaktime acıdım. Bu adamı TV lere çıkartan program yapımcılarını kınadım. Çünkü adam bilgisiz ama bilmediğini bilmeyecek kadar da cesaret sahibi. Sonuç olarak birilerinin Cemal Enginyurt’u susturması gerekiyordu ve muhtemelen de en uygun yöntem olarak bu bulundu. Latif Şimşek görevini başarı ile gerçekleştirdi. Bu konudaki son sözü atalarımıza bırakalım: Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Olan budur. Olay 2: Teğmen Mehmet Ali Çeçebi’nin siyasi kaypaklığı. Hiç şaşırmadım. Delikanlı Ergenekon sanığı olarak katıldığı duruşmada yaptığı savunmasında Atatürk hakkında yaptığı bir konuşma ile gönülleri fethetti. Ya sonra ! Bir anda ellerimizin üzerine alıp yüreklerimizin kahramanı ilan ettik gencecik bir çırağı. Oysa çıraklık sürecini dahi tamamlamamıştı. Ahilerde meslek icra etmek için kalfa olmak zorundasın. Kalfa önlüğün olmadan mesleğini bağımsız icra edemezsin. Biz ne yaptık? Yeni çıraktan olma kahramanımızı, göklere çıkardık, hiç liyakatine bakmadık. Başta Kılıçtaroğlu olmak üzere CHP bu işte hiç suçlu değil mi? Becerilerini, yeteneklerini incelemedik ve hemen alıp ona en önemli görevi tevdi ederek milletin vekili olmasını sağladık. Muhtemelen milletin vekili olmanın ne anlama geldiğinin dahi farkında değildi mazbatasını alırken. Kendisine gösterilen bu ilgi alaka bir anda baktığı aynadaki görüntüsünü değiştirdi. Teğmen iken gördüğü Mehmet ile şimdi gördüğü Mehmet farklı idi. Daha diyordu aynadaki Mehmet daha. Sonuç: her iki olayda da aynı:Ne ekerseniz onu biçersiniz. Saygılarımla Numan 8 Ağustos 2022
|
470 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |