12 Haziran 2011,
Ülkemiz geleceği adına önemli bir tarih. Yeni hükümeti kimin kimlerle kuracağına karar vereceğiz.
Bu defa geçmiş seçimlerden farklı mı olacak acaba ?
Bu sorunun cevabı ülke gerçeklerinde gizli.
Ülkemizin gerçeği nedir peki ?
Bu soruya cevap vermeden önce kısa bir analiz yapalım.
a-) Seçimde oy vermeyi düşündüğü partinin tüzüğünü okuyan ve nasıl bir siyasi yön seçtiğini söyleyebilecek seçmen oranı nedir?
b-) Geçtiğimiz seçimlerde oy verdiği partinin icraatları ile seçim meydanlarındaki konuşmalarını karşılaştırarak değerliendirme yapma oranı nedir?
c-) Bu seçim konuşmalarını dinlerken kriter koyarak beklentilerini dile geitrme oranı nedir?
Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz ama sonuçta tüm listeyi tek bir cümle ile özetlemek mümkün. “Takım tutar gibi parti destekleyen bir millet olduğumuz gerçeği kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor”. Tuttuğumuz ya da desteklediğimiz parti, Dikkat ederseniz oy verdiğimiz demiyorum, onun yerine sanki Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor... dan bahsediyormuşum gibi cümleye başladım. Evet desteklediğimiz parti konusunda tam bir “at gözlüğü” içinden bakıyoruz olaya. Yanlış da yapsa, Hortumlasa da bizim partimizdir helal olsun noktasındayız. Öylesine tutkuluyuz ki partimizin yönetici kadrolarına, değişmez kabul ederiz. Ağızlarından çıkan her cümleyi sanki ayet kabul ederiz. Arada birisi farklı bir şey söylese ya adını anarşiste çıkartırız ya da tasfiyeciye.
Gelelim konunun özüne;
OSYM, diye bir kurum var. Gençlerimizin geleceğini tayin etmek adına ortaya attığımız bir sınav merkezi. Böyle bir merkezimizin olması dahi gelmiş geçmiş iktidarların ne kadar başarısız olduğunu göstermektedir. Neden mi?
Sonra kendi beceriksiliklerini örtmek için “al sana sınav....”
Bir kaç ay önce bu kurumun başındaki olan Sayın Ünal Yarımağan, ortaya atılan bir söylem nedeni ile hemen istifa etti. Tüm ekibi göz yaşları ile uğurladı...
Sonra yerine yeni biri atandı. Prof Dr. Ali Demir. Hakkında İntihal söylentileri olan biri.TV lerdeki konuşmalaradan öğreniyoruz ki geçmiş kadrodaki tüm yetkili kişiler de değişmiş. BU bey kendi kadrosunu kurmuş E hakkıdır kimle çalışacağına kendi karar versin dedik. Dedik ama!! İş öyle olmadı...
Sonra mı?
Peşpeşe gelen skandal denecek kadar çarpıcı olaylar...
Yine TV lere ucuz program için hazır konu çıktı.
Tartışamalar başladı....
Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı birlikte bir program hazırladılar ve konuda uzman olanlar ve uzmanları bir araya getirerek değerlendirme yaptılar. Birşeyler öğrenmeye çalıştık dinlerken.
Birden bir seyirci mesajı geldi. Tüm şimşekleri çaktırdı. İşte bu yazıya da sebep olan mesaj. Mealen şöyle diyordu...
“Fatih bey siz tarafsız bir yayıncı olduğunuzu söylüyorsunuz ama, konuklarınızın hepsi muhalif gruptan. Bu nasıl tarafsızlık”
Böyle bir olayda dahi taraf olmak ya da olmamak noktasındayız. Yaşamı etkilenen 1.700.000 genç ya da 6.000.000 kişi ne olmuş, kimin umurunda!. Hatayı da kamufle edecek ya da haklı gösterecek bir taraf olması gerek. O Kurum ve Kurum içindeki kadrolaşmayı savunmak gerekecek. Çünki onlar o mesajı yazan kişi tarafından ne de olsa..
Sonucu ve suçu matbaya bağlayacak ve işi kurtataracak..
Sonra da hadi Oylar Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a, Beşiktaş’a, Trabzonspor’a..
Geleceğiniz kutlu olsun