Biryerlere gittim anadoluda
Gene bir sabah erken.
Atladım arabaya bir solukta
Gene plan yok program yok.
Güzergah belli ama
Nerde ne zaman oluruz
Bilinmez.
Attık kendimizi
Anadolu’nun bağrına.
Berceste !
ilk mola yeri herzaman
Bolu dağı eteklerinde
Keyfli bir kahvaltı
Sonra!!!!
Şehzadeler beldesi
Amasya idi ilk durak.
Hititlere kadar uzaman geçmişi
Yeşilırmak altında saklanmış
Tarihi,
Muhteşem kayalıklıların süslediği
Doğal surlar arasında
Yol bulmuş Yeşilırmak.
Geçmiş şehirli, karşı kıyıya
Bir yanda konakları seyretmiş,
Diğer yanda, Şehzade tepeleri.
Osmanlıdan önce de krallıklar yaşanmış
Amasya’da.
Kayalar yontularak
mezarlar yapılmış Krallarına.
Özel yemeklerinden tatmalı
Mutlaka
Bamya yemeli mesela.
RESTAURANT’ A DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ
Buram buram
Amasya kokan konaklarında.
Borabay gölü bir mesire yeri
Amasya tepelerinde konuçlanmış
Her noktası ayrı bir yeşil, tepelerinin
Her noktası ayrı bir mavi, sularının
Her insanı ayrı bir güzeldi, kentin.
Yolumuz daha çok
Samsun’da randevumuz vardı
Karadeniz’le.
Hani şarkılardaki gibi
Çırpınıyordu
Buluşma yerine geldiğimizde.
Atam burda buluştu
Anadolu ile,
İlk adımı burda attı
Kurtuluş ‘a.
Saygıya durduk
Tekrar hoşgeldin dedik,
Yıllar sonra Ata’ma
Ve dedik ki
Hep hoş gelecek
Mustafa Kemal Paşa
Askeri ve milleti
Bayrağı ile binler yaşayacak.
Hep hoş gelecek Atam
Samsun’a. Samsunluya,
Gönlümüze bağrımıza.
Güneşli bir gündü
Ordu’da o gün
Sakindi Karadeniz nedense
Belkide huzurluydu artık
Kavuştu diye beklediklerine.
Karar verdik konaklamaya
Karadenizle serinlemeye.
Türküleri geldi aklımıza
Çıktık Boztepe’ye
Bakmaya Ordu’muza
Giresun’un fındıklari,
Trabzon’un tarihi
Bizi çağırıyordu artık.
Bekleyeni olunca insanın içi kıpırdıyor,
Duramıyor yerinde.
Kısa bir tur attık Giresun şehrinde
Fındık aldık
Birer avuç,
hani aganigi niyetine
Uzungöl’e akşamüstü ulaştık.
Gölkıyısı ahşap otelleri ile,misafirlerini bekliyordu
Yeşilin her tonuyla
Süslenmişti göl kenarında
Dağlar
Doğaya başkaldırı gibi
Doğasını solumaya ilk burda başladık
Bakir Karadeniz dağlarının.
Mevsimi idi yeşil çam ormanlarının
Kimi zaman, yağmur sularken yapraklarını.
Eriyen karların suları
Birer şelale olmuş
Dökülüyordu çamlar arasından.
Sümela manastırı!!
Tepelerde kayalara gömülmüş
O güzelim doğaya tepeden bakıyor
Ve gururunu yaşıyordu
Sanki bu güzelliklerin
Doğa harikalar yaratmış burada
Özgürlük arayan bir ağacın
Kayalarada hayat bulması
Gizlenmeye isyan etmiş
Köklerin açık havayla buluşması
Sümelanın vazgeçilmezleri olmuşlar.
Akan suyun kenarında
İçilen Türk kahvesi
Yenilen alabalık
Sizide bir parçası yapıyor
Asırlardır yaşıyan bu güzelliklerin.
Senaryolar üretilmiş tarihler boyunca
Hem Sümela, hem Vazelon için
İki farklı yerde iki ayrı güzellik
Ortak olan tek şey
Gene yüksekte
Gene yamaçta
Gene kayalar arasında
Bir başka vadiye
Merhaba diyor.
Tarihler boyunca kıskanmış karadenizlinin heybetini
Ve inşa etmiş kendi evini, Vadinin karşısına.
Fatih’in Rumeli hisarı’nı
İnşa etmesi gibi,
Tam karşısına Anadolu Hisarı’nın.
Değirmendere, her yerinde
Akıyor
Karadeniz yaylalarının
Bir ahtapot gibi
Sarmış kolları ile.
Kimi yerde şelale olmuş,
Çağlamış
Kimi yerde dere olmuş
Kaynamış
Kimi yerde darbe olmuş dağlamış.
Şekil vermiş kimi zaman kayalara
Suyunu içen kaplunbağa gibi
Her noktada ayrı bir rol üstlenmiş tabiat
Kimi zaman sular çekici olmuş
heykeltraş gibi işlemiş kayaları yada ağaçkölerini
Kimi zaman sanki elinde fırçası
Yeni yeni resimler yapan ressam rolunde,
Dökülen şelale kabarcık olmuş
Sıçramış,
Güneş ışınlarını göndermiş
Damlacıklara,
Birlikte gök kuşağı olup süslemişler
Şelale gölcüklerini.
Yağan yağmuru,
İnci tanesine çevirmiş
Saklamış yonca yapraklarında
Serpiştirmiş Zigana dağlarına.
Karadenizli yayılmış Zigana’larda
Vadilere, yamaçlara
en yakın komşuları
Bulutlar,
Vazgeçilmez misafiri olmuş
Sabah kahvaltılarının.
Ormanlar dost olmuş bulutlara,
Oyunlar başlamış aralarında
Bir saklambaç oynamışlar,
Bir köşe kapmaca.
Kar sobelemiş bozmuş oyunlarını
Kış günlerinde.
Yağmur yetişirmiş her bahar
İmdada
Ve oyun yeniden başlarmış her mevsim
Dereler, Bulutlar
Ve Çam ormanları arasında
Doğa hep cömert davranmış
Dedik karadenize.
Ne orman var ne dereler
Tepelerinde
Çiçekli yaylanın.
Adı gibi
çiçekleri var
her mevsim yüzlerce farklı
adı bile bilinmez renklerin süslediği çiçekler
Gelincikler bile
Sarı olmuş kimi yamaçlarda
Dünyaya tepeden bakarsınız
Doruklarında.
Bir fetih duygusu kaplar içinizi,
Çığlıklarınız
Cevabı olur karşı tepelerin
Geri döner size.
Ayder yaylası sizi kucaklar
Tepelerde bir yerde
O sıcak karadenizli hoşgörüsü ve
Geleneksel konukseverliği ile.
Her sabah başka bir yaylaya gidilir
Kaçkar tepelerinde.
Akşam yorgun dönülür
Yaşanan güzellikler anılara kazınarak.
Ve yorgunluk atılır
Ayder’in kaplıcasında.
Yenilen yöresel yemekler
Solunan temiz dağ havası,
Hele hele birde dolunaysa o akşam
Mehtaba dalarsınız
Çam romanları arasından dökülen
Şelaleleri seyrederek.
Ay değişik yansır sularda
Yakamoz yoktur denizlerdeki gibi
Olsun varsın olmasın
İnci tanesi olur damlacıklar
Parlayan ay ışışı sayesinde.
Güçlü ayaklar ister Kaçkar tepeleri.
Yaşınıza bakmaz.
Biryerlerde karşınıza çıkar 90’ı geçmiş bir nine
Sırtında yükleri ile
Yada 70 geçmiş İsmail efendi
Nam-ı diğer “King of the Kaçkar”
Rehberlik yapar size bir tepeden, bir tepeye sıçrayarak.
Uzun bir yürüyüş gerek kaçkar tepelerine çıkmak için.
Hani dağ başı derler ya!!
Öyle değil oralar
Mesken olmuş dağcı turistlere
2500 metre yükseklik,
haritalar ellerinde
yol soranlara rastlarsınız.
Bir başka tepeye çıkmaya,
Ya da bir başka yaylaya yürümeye çalışanlar
Çıkar karşınıza.
Sıradan bir olay olmuş dağ başında yol sormak.
King’s of the KAÇKAR cevap verdi yol tarif etti
Dağı anlattı o keyfli karadeniz şiveli
Bir kaç kelimeden oluşan ingilizesi ile
Yol soran turistlere.
Meğer o “Encilaz’ca” bilirmiş.
Öyle dedi bize gülerek.
Eriyen karlar göller oluşturmuş
Tepelerde.
Biriktirmiş kar sularını göğsünde ve dağıtmaya başlamış
Suları
Çam ormanları arasından akarsu olup.
Derken Artvin
Sonra Çıldır gölü
Meskeni olmuş bildircin avcılarının
Kars, Ardahan
Ani harabeleri.
En güzel örneği olmuş
Anadula’da yaşamış
Kültürel mozayiğin...
İsak Paşa sarayı
Yerşelmiş Doğubeyzit’in en güzel noktasına
Dikmiş gözünü Ağrı Dağı’na.
Sanki bir gövde gösterisi var aralarında.
İstanbul çok uzak geliyor oralara gidince.
Bir başka dünya gibi
Hayallerde kalıyor.
Ağrı dağını selamlıyorsun
Nuh’un gemisini arayan gözlerle
Kimbilir kimler yaşadı
Neler geçirdi Anadolu
Onbinlerce yıllık tarihinde
Her günü ayrı bir servet
Yükledi bize karadenizin.
Yeni sorumluluklar
Ve yeni mutluluklar
Aç dedik İstanbul’a kucağını
Yeni bir ufukla
Yeni bir zenginlikle.......
0 Yorum -
Yorum Yaz