Devlet yönetimine talip olanlar için en önemli ödül, başarının taktiri olmalıdır. Taktir etmek demek maddi olarak ödüllendirmek demek değildir.
İşte bir devlet adamı ve taktir etmeyi madde ile ölçenlere önemli bir ders;
Milletvekilliğimin ilk yılında, bir öğleüstü, Yakup Kadri ile beraber Meclis'e gelmiştik. Dış bahçe kapısı ile iç kapı merdiveni arasında birkaç milletvekili bize kanun teklifi imzalatmak istediler. Okuduk. Teklif aşağı yukarı şu idi "Hidemat-ı vataniyesine mükafaten Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine 1 milyon lira ihdas edilmiştir."
İmzalayanlardan bazıları belki pek iyi niyetliydiler. Muzaffer komutanlarını para ile mükafatlandırmak İngilizlerin adeti değil miydi? Sonra Mustafa Kemal devrimler yapacak ve devrimler düzenini memlekette kökleştirmek ve korumak için büyük partiyi teşkilatlandıracaktı. Bunun için para lazımdı.
Beynimizden vurulmuşa döndük. Sanki zafer ve onun bütün şanları ve şerefleri satılığa çıkarılmıştı. Kuvay-ı Milliye devrinde İngiliz entelijansiyası adına -hareketin başından ayrılmak şartıyla- Mustafa Kemal'e büyük bir para ve İtalya'da bir villa vaat edilmişti. Bu da böyle bir şeydi. Gazi Mustafa Kemal'i devrim tarihinin ilk günlerinde suikastların en alçakçası ile öldürmek demekti.
Gazi'nin haberi olup olmadığını düşünmeden reislik odasında kendisini bulduk. Hamdullah Suphi heyecanlı sözleri ile hepimizin ıstıraplarını anlatmaya çalıştı.
Gazi:
-Hiç haberim yok.. Küstahlık etmişler, teklifi bana buldurunuz dedi. Getirtti ve yırttı.
Kaynak: Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Sayfa: 524-525