Yaşamın Resmini Çizer misiniz?
Çok uzaklarda değil, hemen şuracıkta duruyor. Hani elimi uzatsam yakalayacağım dediğimiz mesafe varya işte o kadar uzak, hayır hayır uzak değil o kadar yakın. Hatta çok daha yakın, her gözümü kapayışımda karşımda duran tablo, çok net. Her bir karesi aynı o günün rengini muhafaza ediyor.
Pırıl pırıl 18 yaşındaki delikanlıyı görüyorum. Başarısız sonuçlanan üniversite sınavlarından sonra Malatya’ya dönmüş, yeniden kendine bir program yaparak ders çalışmaya başlamış olan delikanlı. Dedik ya Malatya diye orada kurallar farklı. Anne, Babanın yanında sigara içilmiyor. Resimdeki delikanlı ise bir sigara tiryakisi. Sigara içmek delikanlılık belirtisi ne de olsa. Hemen her saat başı evden çıkıyor, tıpkı o günki gibi. Bir bahane ile bakkala gidiyor sigarasını yakıyor. Karşısında birden bir mahalle arkadaşı. Tesadüfen ordan geçiyor. Aslında o bir üniversite öğrencisi. O tarihlerde Malatya’da olması mümkün değil. Acil bir aile sorunu nedeni ile bir iki günlüğüne gelmiş ta Trabzon’dan Malatya’ya. Selam ve kucaklaşma sonrası konu imtahan neticesine geliyor. Bizim delikanlı üzgün ve mahcup başarısızlığını bilmem kaçıncı defa, bilmem kaçıncı kişiye anlatıyor. Arkadaşının gözleri parlayınca, delikanlı için için sinirleniyor kendi başarısızlığına arkadaşının sevinmesine. Sözünü kesiyor arkadaşı ve “Puan kartını getir sen bizim Üniversite’ye, Fen Falkültelerine girebliyorsun bu puanla” diyor. Resimdeki delikanlı önce kısa bir şok geçiriyor . Şok etkisinden çabuk kurtulan delikanlı koşarak eve çıkıyor ve puan tablosunu getiriyor. Yaklaşık on gün sonra resimdeki delikanlı bir üniversite öğrencisidir artık.
Sonra mı ? sonrasındaki resmin diğer karelerinde. Resimde çok fazla şey var ama karışık değil. Herşey net, herşey çok yakın birbirine. Uzansa tutacak kadar. Hiçbirşey ama hiçbirşey unutulmamış bu resimde. Yaşamın tüm kahramanları var.
Resmin hemen üst köşesinde bir önceki karesinde üniversiteye koşan genç, elinde son girdiği imtahandan aldığı nota bakarken artık bir Mühendis edasıyla PTT’ye gidiyor. Anne ve Babasına müjdeli haberi verecek. Tablo soldan sağa hareket ediyor . Delikanlı PTT den çıkarken artık askerliğini de bitirmiş ve iş hayatına atılmıştır. İlk işi ve ilk aşkını yaşıyor. Bir alt karede yaşadığı hüsran onu İngiltere’ye yocu ediyor. Artık lisan bilir bir Bilgisayar Programcısı olarak birçok ilke imza atıyor önündeki bilgisayar ekranından bir sonraki karede. Bir düğün salonundan çıkarken göünüyor resmin orta yerinde. Yanındaki gelin hüsranla bittiğini düşündüğü aşkı ile kavuşmasıdır aslında. Bir kız bebek gülüyor kendilerine, gelinle damadın hemen tepesindeki bulutların arasından. Mutluluk ve bereket müjdesi verir gibi. Delikanlının eli kaleme gidiyor aklında bir şeyler var, yazacak. Ama resimlerde yazı olmaz demişler ona, çekiniyor ama sonra yazıyor.
Dedim : Ağlayan kim ?
Dedi: Parçandır.
Dedim: Derdi nedir?
Dedi: Yaşamdır.
Dedim: Adı nedir?
Dedi: Bahşende açandır.
Dedim: Solarmı?
Dedi: Sulamak gerek.
Dedim: Su nedir ?
Dedi: Sevgindir.
Ve resim dostlar ile süsleniyor. Kadıköy’de Bahariye’de. Birlikte yaşanan herşey var o resimde. Sevinçler ve hüzünler.
Bir ay doğuyor sanki, kimbilir belki de güneş. Delikanlının artık mutlulutan gözleri seçemiyor. O buluların üstünden gülen kız bebek elinde üniversite diploması sallarken kapatıyor güneş mi, ay mı olduğunu anlayamadığımız ışık kaynağını.
İşte böyle dostlar 1972 – 2011 yıllarının resmidir bu. Delikanlının çizdiği yaşam resmidir bu ve dediği gibi çok yakındır o 1972 yılı Ekim ayı. Dün gibidir elini uzatsa tutacak kadar ama bu gün bir Hukuçu babası olmanın gururu ile eli kaleme değil klavyeye gider. Yine bir ilk yaşamaktadır yaşamında.....