Mustafa Kemal’in Anadolu’ya Geçme Tasarısı,
Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçme öyküsü hala değişik senaryolarla anlatılmakta ve bu konuyu suistimal etmek isteyen kişilerce de kullanılarak tarihi gerçekler saptırılmaktadır.
Sadece bu konu mudur suistimal edilen ? tabi ki hayır. İşte bir başka konu; Atatürk ile İnönü ilişkileri
“Atatürk Anadolu’da Kurtuluş Mücadelesi verirken İnönü İstanbul’da keyf çatıyordu” diyenlere söylenecek en önemli cevabı aşağıdaki anı çok net bir şekilde anlatıyor. Tarih 30 Mart 1919. Atatürk Anadolu’ya geçmek ve Kurtuluş harekatını başlatmak için planlar yapıyor ve bu arada en güvendiği insanlar ile konuyu detayları ile görüşüyor..
Gelin bundan sonrasını Mustafa Kemal’in kendisinden dinleyelim...
“.......içimde çok dikkatle gizlediğim bir sırrı vakti gelmedikçe kimseye söylemedim. Böyle bir karar vermemişim gibi, herhangi temaslara devam ettim. Birgün sırdaşlarımdan biri olan İsmet Bey’i davet ettim. Şişli’deki evimde beni yalnız bulan İsmet bey “ “yine ne var ?” dedi.
Be de “Ne haber ? dedim.
“Tahnin edeceğin gibi...”
“Şuradan bana bir Türkiye haritası bulup, masaya açar mısın? Üzerinde konuşacağım.”
İsmet Bey haritayı bulup açtı. Fazla olarak, daima cebinde taşıdığı pergeli de çıkardı. Şaka yaptım:
“Henüz pergellik bir şey yok. Biraz pergelsiz görüşelim.”
“Ne yapacaksın ?” diye sordu.
“Mesela,” dedim, hiçbir sıfat ve selahiyet sahibi olmaksızın Anadolu’ya geçmek ve orada milleti uyandıracak kurtulma çarelerini aramak için en müsait mıntaka ve beni o mıntakaya götürecek olan kolay yol hangisi olabilir?”
Yüzüme baktı, tekrar neşeli ve ümitli, güldü
“Karar verdin mi?” dedi
“Şimdilik bundan bahsetmeyelim. Bana memleketi, milleti ve orduyu analayıp bilen, vaziyeti yakınen gören, tehlikede şüphesi olmayan bir arkadaş gibi cevap ver!.”
İsmet Bey masanın kenarındaki iskemleye ilişti ve derin derin düşünmeye başladı. O sırada ben, salonun içinde dolaşıyordum. Bana sesleninceye kadar gezindim. Birdenbire ayağa kalktı, gülerek, “Yollar çok, mıntakalar çok!” dedi.
Bazı ziyaretçilerin geldiklerini haber verdiler. Haritayı kapamaya vakit kalmadan içeri giren bu tanıdıklarla başka bahislere daldık. Bir hayli müddet sonra, yine İsmet Beyle yalnız kaldık.
“Ne yapacağını bana ne vakit söyleyeceksin ?”
“Zamanında..” dedim.
“Bu dakikada siz ne düşünürsünüz ki, verilmiş bir kararım varken, onu niçin hem tabik etmiyorum. Ben de hemen söyleyeyim ki, ağır ve kesin bir kararın doğruluğuna inanmak için vaziyeti her köşesinden mütalaa etmek lazımdır. Ağr ve kesin bir karar tatbik edilmeye başlandıktan sonra ; “Keşke şu tarafını, bu tarafını da düşünseydim, belki bir çıkar yol bulurduk. Yeniden bunca dökülmeye, bunca can yakmaya ihtiyaç kalmazdı!” gibi tereddütlere yer kalmamalıdır.Böyle bir tereddüt, karar sahibinin vicdanında kanayan bir nokta olur ve onu, yaptığının doğruluğundan şüpheye düşürür. Bundan başka, beraber çalışacak olanlar, yapılandan başka bir şey yapmak ihtimali kalmadığına inanmalıydılar. İşte benim mütareke sırasında dört beş ay İstanbul’da kalışım, sırf bunun içindir. Bu geçirdiğim zamanın bir kısmını da hazırlıklara ayırdım. Tahmin edersiniz ki fikir hazırlıkları, seferberlikte asker toplamak için olduğu gibi, davul zurna ile temin edilmez. Fikir hazırlıklarında tavazula çalışmak, kendini silmez, karşısındakilere samimi bir kanaat ilham etmek lazımdır.”
(Kaynak Bu Vatan Böyle Kurtuldu, “Onlar Bizim İçin Öldüler”- Erol Mütercimler- S128-129) haritayı bulup açtı
Arşivdeki anektodlar için tıklayınız